Bir zamanlar, küçük bir köyde sevimli bir kedi yaşarmış. Adı Mırnav’mış. Mırnav’ın tüyleri turuncu, gözleri ise parlak yeşilmiş. Her gün köyde oyun oynar, kelebekleri kovalarmış. Ama Mırnav’ın en büyük hayali, denizi görmekmiş.
Bir sabah, Mırnav kapının önünde bir harita bulmuş. Harita, mavi dalgalar ve bir deniz feneriyle doluymuş. “Bu deniz olmalı!” demiş Mırnav heyecanla. Hemen sırt çantasını hazırlamış: bir balık krakeri, bir su şişesi ve küçük bir şapka koymuş. Zıplaya zıplaya yola çıkmış.
Yolda çiçek tarlalarından geçmiş, kuşlarla selamlaşmış. Biraz yürüdükten sonra, mavi mavi parlayan bir deniz görmüş! Denizde dalgalar dans ediyor, balıklar sıçrıyormuş. Mırnav çok mutlu olmuş. “İşte burası!” demiş.

Denizin kenarında, küçük bir yengeçle karşılaşmış. “Merhaba!” demiş yengeç. “Ben Yumo. Sen kimsin?” Mırnav gülümseyerek, “Ben Mırnav! Deniz çok güzel, değil mi?” diye sormuş. Yumo, “Evet! Ama dikkat et, denizde bir hazine var. Onu bulmak ister misin?” demiş.
Mırnav’ın gözleri parlamış. “Hazine mi? Evet, bulmak istiyorum!” demiş. Yumo, Mırnav’a küçük bir sal yapmayı öğretmiş. İkisi birlikte salı denize sürmüşler. Dalgalar sallanırken, Mırnav şarkı söylemiş: “Miyav miyav, denizdeyiz!”
Biraz ilerleyince, parlak bir kutu görmüşler. Kutunun üstünde yıldızlar çiziliymiş. Yumo, “Bu hazine kutusu!” demiş. Kutuyu açtıklarında içinde renkli deniz kabukları, bir inci ve lezzetli balık kurabiyeleri çıkmış. Mırnav, “Bu harika!” demiş ve bir kurabiyeyi yemiş.
O gün Mırnav ve Yumo, denizde oyun oynamış, kabukları toplamış ve balıklarla yüzmüş. Akşam olduğunda, Mırnav eve dönmüş. Haritayı annesine göstermiş. Annesi gülmüş ve, “Sen çok cesur bir kedi oldun, Mırnav!” demiş.
O günden sonra Mırnav, her hafta denize gitmiş. Yumo ile arkadaş olmuşlar. Ve her gece, deniz kabuklarına bakıp gülümsemişler.
Son.